15 Mayıs 2014

21. yüzyılın vahşi kapitalizmi

Serbest piyasa ekonomisi kılıfı altında 18. yüzyılın vahşi kapitalizminin hortlatıldığı çağdayız.

Acı ve öfke buluşunca akıl uyku molası verirmiş.

Vermesin…

Acımızı ve öfkemizi hiç eksiltmeden aklımıza da söz verelim.

Acımızı, öfkemizi T24’de Hasan Cemal Arkadaşım da, Oya Baydar da dile getirip yazıya döktüler.

Bir kaç cümle daha eklemek gevezelik olur.

Gün, gevezelik günü değil.

*    *    *

O zat konuştu. Yüreğinde acıya yer olmayan zat. Bu faciadan en az hasarla nasıl kurtulurum hesabı yapan bezirgan siyasetçi…

Şöyle dedi:

“… Kömür ocaklarında bu olanları, lütfen buralarda bu olaylar hiç olmaz diye yorumlamayalım. Bunlar olağan şeylerdir. Literatürde iş kazası denilen bir olay vardır. Bunun yapısında fıtratında bunlar var. Hiç kaza olmayacak diye bir şey yok…”

Tamam, bilgiç görünmek için “literatürde” filan diye bir şeyler geveliyor ve sadece gülünç oluyor.

Ama daha önemlisi şu sözleri:

 “İngiltere’de 1862’de  madende göçük 204 kişi ölmüş. 1866’da 361 kişi ölmüş 1894’de patlama 290 kişi ölmüş. Fransa’ya geliyorum 1906 dünya tarihinin en ölümlü ikinci kazası:1099. Daha yakın dönemlere geleyim diyorum, Japonya 1914’de: 687. Bakın Amerika. Teknolojisiyle her şeyiyle. 1907’de 361...”

Tarihlere dikkat ettiniz mi?.

1800’li yıllar ve 1900 yıllaran hemen başı.

Yani…

Yani kapitalizmin vahşi kapitalizm diye tanımlanandığı yıllar. Maden ocaklarında çocukların, kadınların bile günde 18 saat çalıştırıldığı. Ocak göçtüğünde, grizu patladığında Kilise’yi imdada çağırıp “Takdiri ilahı” vaazları verildiği dönem.

Ondördüncü yılına girmiş 21. yüzyılda bir ülkede (Evet, evet, bizim ülkemizde); bilimsel teknolojik devrimin insan yaşamını güvenceye almak için zengin olanaklar sunduğu bir çağda konuşan bir zat 19. yüzyıldan örnekler sıralayarak  ”suç arınması” yapmaya çabalıyor.

Tamam 1400 yıl öncesinin çöl değerlerine sımsıkı sarılmış bir zihniyet için 19. yüzyıl elbette bir ilerlemedir.

Ama 21.yüzyıldayız. Yani biz 21. yüzyıldayız…

Serbest piyasa ekonomisi kılıfı altında 18.yüzyılın vahşi kapitalizminin hortlatıldığı çağdayız.

Bu ülkede taşaronlaştırmayla, serbest piyasa tanrısının buyruklarına uyup madenlerin işletmesini kiralayarak ve maden ocağı sahibinin TKİ’nin tonunu 140 dolara mal ettiği kömürün tonunu 23.8 dolara mal etme hünerine (bunun nasıl mümkün olduğunu sorgulamaya bile gerek duymadan) destek çıkarak vahşi kapitalizmi, başka bir deyişle kapitalizmin özünde yaşayan vahşeti devlet desteğiyle ete kemiğe büründürerek ekonomi başarıyla yürütülüyor.

Başarı”  bu yazı yazılırken 274 maden işçisinin kanına bulanmıştı.

Bu, bu işin “fıtratı”nda var buyurdu.

Haklı.

Kapitalizmin fıtratında sahiden bu var…

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim